Mavi Yelken Kulübü Dergisi ile Söyleşi
Sayın Serdar Tezelman çok başarılı bir cerrahsınız, dünyada birçok ülkede troid hastalığı teşhisi ve tedavisinde adınızdan söz ediliyor, bunu neye bağlıyorsunuz?
Genel Cerrahi çeşitli dalları içeren son derece geniş bir alanı kapsar. Genel Cerrahinin içinde belli bir konuda kendinizi yetiştirip Genel Cerrahi Uzmanlığı yanında spesifik bir dalda da özel eğitim alarak kendinizi geliştirebilirsiniz. Her konuda fikir yürüten aslında kendini bir konuda yetiştirememiş anlamına gelir. Akademik olarak çalıştığınız zaman, bilgi ve beceri yönünden yoğunlaştığınız konuda uzman olmak, o konuda size belli bir üstünlük ve ayrıcalık sağlar. Akademisyen olduktan sonra bir konu beni çok etkilemiştir. Asistanlığım ve başasistanlığım döneminde katıldığım uluslararası toplantılarda hep dinleyen oluyorduk. Oysa ki bir çok konuda cerrahi deneyimiz çok fazlaydı. O zaman kazandığınız deneyimlerde sonuçlara ulaşmak rastlanabilinecek problemlere çözüm üretebilmek için niye bizi dinlemesinler diye soruyordum. Dünyada benim uzmanlık alanımda en iyilerin kimler olduğunu saptayıp, onlardan birinin yanına gitmeğe ve Endokrin cerrahisi ile ilgili üst ihtisas yapmağa karar verdim. Bilahare bu süreçin sonunda çalışmalarımız ve araştırmalarımız uluslararası dergilerde yayınlanmaya başladı.
Endokrin cerrahisini seçmenizde sizi etkileyen ne oldu?
Endokrin Cerrahisi kalite kontrolün en yüksek olduğu, çok titiz ve özenli çalışmayı gerektiren bir daldır. Ülkemiz tiroid hastalığının yaygın olarak görüldüğü WHO tarafından da endemik bölge olarak kabul edilen bir yerdir. Endemik olarak nüfusünün % 10 undan fazlasında tiroid hastalığı veya problemleri görülen yerler endemik bölgeler olarak kabul edilir. Genel Cerrahi ihtisasımı yaptığım İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı da Endokrin Cerrahisi ameliyatlarının en çok yapıldığı sadece Türkiye’de değil aynı zamanda Dünyada sayılı kliniklerden biridir. Bunlardan etkilenmemek mümkün değildir.
Tiroid hastalığı nasıl ortaya çıkar, türleri ve belirtileri nedir?
Vücutta metabolizma açısından yaşamsal bir işlevi üstlenen tiroit bezinin fonksiyonları genetik, çevresel faktörler, iyot eksikliği, ve yaşlanma gibi etkenlere bağlı olarak bozulabiliyor. Tiroid hastalıklarına kadınlarda daha sık rastlanır. Ancak erkeklerde görülen tiroid nodüllerin de kanser olasılığına daha sık rastlanmakta olup kadınlarda % 10 olan nodüllerde kanser görülme olasılığı erkeklerde ise % 20 ye kadar çıkar. Tiroid bezinin çok farklı hastalıkları var. Kaba bir sınıflama ile tiroid hastlıklarını organik bozukluklar (nodül, kanser gibi) ve fonksiyonel olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür. Tiroid bezinin fonksiyonel hastalıklarından olan hipotiroidide tiroid hormonlarının sentezi ve salgılanması azalmıştır. Halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, depresyon, kabızlık, saç dökülmesi, ciltte kuruluk, ödem ve kilo artışı gibi belirtiler verir. Tiroid bezinin fazla çalışması halinde ise hipertiroidi (zehirli guatr) görülür. Bu durumda hastalarda çarpıntı, sinirlilik, aşırı terleme, yerinde duramama, ishal, aşırı agresiflik gibi belirtilere rastlanır.
Teşhisi nasıl gerçekleşir?
Kanda bakılan tiroid hormonları ile tiroidin fonksiyonu saptanır. Tiroid bezinde organik bir hastalık olup olmadığını anlamak için başlıca iki yöntem kullanılır “tiroid sintigrafisi” ve “tiroid ultrasonografi”. Sintigrafi ile soğuk ve sıcak nodülleri saptanır. Soğuk nodüllerde kanser görülme olasılığı söz konusudur. Sıcak nodüller aşırı tiroid hormonu salgılanmasına yani hipertiroidiye yol açar ve bu tip sıcak nodüllerde kanser rastlanma olasılığı ise % 1 in altındadır yani çok seyrektir. İyi ve deneyimli biri tarafından yapılan Ultrasonografi ile nodülün kanser olup olmadığı görülebilmesini sağlayan bazı kriterler tespit edilebilir. Bu durumda ultrasonografi eşliğinde bu tip risk taşıyan nodüllerden ince iğne ile aspirasyon biyopsisi yapılarak hücreler incelenir. Biyopsi sonucunda tiroid kanseri veya kanser şüphesi uyandıran veya gelişme riski taşıyan hücreler saptanırsa ameliyat kararı verilir.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Tiroid bezinin az veya fazla çalıştığı durumlarda tiroid fonksiyonlarını normalleştirmek için ilaç tedavisi uygulanır. Hipertiroidi durumunda ise hasta ilaç tedavisine cevap vermezse halk arasında atom tedavisi denilen radyoaktif iyodla tedavi veya seçilmiş vakalarda cerrahi tedavi uygulanır. Hipertiroidi durumunda birtakım farklı patolojik yapılanma gösteren tiroid bezleri olabilir ki böyle durumlarda atom tedavisi ile etkin sonuç alabilmek mümkündür. Aşırı büyük olanlarda , soğuk nodül içerenlerde, gözlerde ileri doğru çıkma yapan hallerde, veya medikal tedavi sonrası tekrarlayan vakalarda ise cerrahi tedavi diğer bir seçenektir. Tiroid bezi hastalıkları içinde organik rahatsızlıklar vardır. Tiroid fonksiyonu normal çalışıyor olabilir ancak, üzerinde yumrular yani nodüller oluşmuştur ve bunlar soğuk ise kanser riski taşıyabilir. Tiroid cerrahı olarak, hangi hasta riskliyse onu ameliyat ederiz. Herkesi her tiroid nodülünde ameliyat etmek bir çözüm değildir. Burada seçici davranmak gerekir. Örneğin tiroid yetmezliği durumunda, tiroid hormonu takviyesiyle rahatsızlığın önüne geçilebilirken, nodül oluşmuş kanser riski taşımakta olan, yapısal özelliğinde bazı değişiklikler meydana gelmiş bir guatr için medikal tedaviden ziyade cerrahi tedavi düşünülür. Tiroid nodülü çapı 4 cm i geçtiği zaman ince iğne biopsisi ile kanser saptamak güçleşir daha doğrusu doğruluk oranı azalır ki böyle durumlarda kesinlikle cerrahi tedavi uygulanır.
Tiroid cerrahisi nedir?
Tiroid cerrahisi, tiroidle ilgili hastalıkların tedavisinde kullanılan bir tedavi yöntemidir. Yapılan klinik çalışmalarda ülkemizde halkın % 33-40 ında tiroid ile ilgili problemlere rastlanmaktadır. Ancak bu problemlerin sadece % 4 ü cerrahi tedavi uygulanabilenlerdir. Tiroid ameliyatlarında komplikasyonlara da rastlanır. Kanama, kalıcı veya geçici ses kısıklığı ile ses yorgunluğu, ve kalıcı ve/veya egçici kalsiyum düşüklüğü gibi ciddi komplikasyonlar görülebilir. Deneyimli endokrin cerrahisi ile uğraşan cerrahlar tarafından bu ameliyatlar yapılırsa komplikasyon oranı %1 in altındadır. Bu nedenle bu tür ameliyatların tiroid cerrahisinde yetişmiş cerrahlar (endokrin cerrahı) tarafından yapılması gerekir.
Kimler risk altında tiroid hastalığına yakalanma konusunda, denizciler denizde yoğun iyot alıyor diye biliriz ama siz ne dersiniz?
Havadan solunan iyodun etkisi olmaz. İyoda maruz kalma ençok yediğimiz tuzlarla daha az olarak deniz mahsülleriyle olabilir. İyoda hepimizin ihtiyacı vardır. İyod eksikliğinden ülkemizde guatr endemik olarak rastlanmaktadır. Ancak iyodun zararı sadece hipertiroidisi yani tiroid bezi fazla çalışanlarda olabilir. Çünkü hipertiroidizmde fazla tiroid hormonu salgılanması söz konusudur siz ayrıca iyod alırsanız fazladan tiroid hormon sentezini artırırsınız.
Son olarak tiroid nodüllerinde tiroid kanserlerinin saptanması ile ilgili olarak üyesi olduğum Amerikan Endokrin Cerrahları Derneğinin geçen yıl Arizonada düzenlenen yıllık toplantısında dünyada ilk kez tarafımızdan gerçekleştirilen tiroid nodüllerinde dinamik kontrastlı MR çalışmamızı sunduk. 2007 Aralıkda Surgery mecmuasında ve Kasım ‘007 Archives of Surgery gibi yüksek impact değerlerine sahip dergilerde yayınlandı. Oldukça kabul gören bir çalışmaydı. Bununla ilgili olarak Amerikanın çeşitli eyaletlerinden, İngiltere, Fransa, Uruguay ve Hindistan gibi ülkelerdeki cerrahlardan teknikle ilgili bilgilendirme isteklerini içeren ve tebrik eden mailleri alıyorum . İngilterede yayınlanan Mediko-Onkolojik gazete tarzı bir dergi bu konuyla röportaj yaptı. Bu çalışmamızda tiroid nodüllerin de kontrastlı MR çalışmasında boya tutmayan veya boyayı hızla atan nodüllerde kanser olmadığını saptadık. Bu çok önemli bir bulguydu. Hastaları gereksiz ameliyat ve olası komplikasyonlarından koruyordu. Bugüne kadar 100 ün üzerinde nodül inceledik ve hep aynı sonucu aldık. Boya tutan yani patolojik boyama gösteren nodüllerde ise kanser olasılığı % 70 in üzerindeydi. Bu da oldukça yüksek bir orandır.